Sayın Eşgünoğlu, Meclis gündeminde yer alan 'Yeni Anayasa´ konusunda neler düşünüyorsunuz?
"Yeni Anayasa Türkiye´nin yeni bir lige, demokrasi ligine geçmesi için olmazsa olmazıdır. Yeni dönem meclisinde hazırlanması planlanan bu anayasa Türkiye´nin sadece demokrasisi için değil, ekonomisi, birlik ve dirliği için de olmazsa olmazıdır. Yeni Anayasa değişen süreçle birlikte Türkiye için ekmek su kadar elzemdir. Ortak akılla bunun gerçekleşmesinden yanayım. Ama benim öngörüm mevcut siyasi zeminde bir uzlaşının zor olduğu yönündedir. Yeni anayasa´nın Ak parti tarafından hazırlanıp bir referandumla halkın önüne geleceği yönündedir."
'Yeni Anayasa´ konusunda nasıl bir çalışma izlenmeli, sizin önerileriniz nedir, kısaca özetler misiniz?
"Yeni Anayasa, anayasanın doğası gereği azami mutabakatla, yani siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları ve toplumun bütün kesimlerinin ideallerini içinde barındıran, kaygılarını gideren özgürlükçü bir temelde hayata geçirilmelidir. Tabi ki, bu mutabakatı hayata geçirmek kolay değil? İktidar ve muhalefet partilerinin katılımıyla bunun en kısa sürede gerçekleşmesini umuyorum."
İktidarın yargıyı siyasallaştırma fikrine katılıyor musunuz?
"Türkiye´de yargı her zaman siyasal iktidarın kısmen etkisi altında olmuştur. Yeni bir şey değil, Bundan önceki süreçte de yargı siyasal iktidardan mutlaka etkileniyordu. Çünkü Türkiye´deki parlamenter sistem aslında yasama yürütme yargı arasındaki etkileşimi de destekleyen bir sistem. Başkanlık sistemi gibi hatları çok keskin bir sistem değil. Dolayısıyla yasama yürütme yargı arasında her zaman belli anlamda birbirlerinin sahalarına kısmen giren birbirlerinin etkileyen bir durum söz konusudur. Bu konunun bugün bu kadar popüler hale gelmesinin özünde yargıyı etkileyen gücün değişmesi yatmaktadır. Yani dün CHP ve bir takım vesayet gruplarının kısmen etkilediği yargı, bugün iktidar tarafından etkilenildiğinde sanki yargının tamamen siyasallaştığı yönünde bir algı yaratıldı. Ama aslında bu bir yanılsamadır. Ben Türkiye´de yargının her zaman siyasetin kısmen etkisi altında olduğunu düşünenlerdenim. Bunun tersi durumda, siyaset dahi geçmişte ve günümüzde de yargının etkisi altında kısmen olmuştur."
'Özel yetkili mahkemeler´ konusunda neler söylemek istersiniz? Karşı olduğunuz yönler var mı, varsa nedir?
"Özel yetkili mahkemeler konusunda Türkiye eğer gerçekten birinci sınıf bir demokrasi olmak istiyorsa bu özel yetkili mahkemeler dünkü DGM mahkemelerinin bugünkü uzantısı niteliğinde mahkemelerdir. Bunlardan kurtulmak zorunda. Sadece özel yetkili mahkemelerden değil askeri mahkemelerden de kurtulmak zorunda. Askeri vesayetten de kurtulmak zorunda. Bence Türkiye´nin birinci sınıf demokrasi olma yolunda ki engellerinden bir kısmı bu saydıklarımdır. Bu bağlamda özel yetkili mahkemelerinde Türkiye için gerekli olduğunu düşünmüyorum ve kaldırılmalı."
Geçmişe dayanan bir siyasi kimliğiniz var. Anavatan Partisi Gençlik Kolları ve Giresun İl Yönetimi´nde bulundunuz. Siyasete dair bugün neler düşünüyorsunuz? Yeniden siyasete gir-meyi düşünüyor musunuz?
"Evet, geçmişte çok uzun yıllar Anavatan Partisi´nde siyaset yaptım. Gençlik yılları ve devamı. Ama en son cenazeyi kaldırdık biz. Siyaset bu süreçten sonra bizim açımızdan ikinci planda kaldı. Tabi çeşitli kesimlerden siyaset teklifi bize her zaman yapılmakta-dır. Ama bundan sonraki süreçte şayet siyaset yaparsak, daha faydalı olacağımı düşündüğüm iktidar veya iktidara yürüyecek bir yapıda siyaset yapmak istiyorum. Siyasetten amaç zaten kendi düşüncelerinin fikrini, ideallerini hayata geçirmektir. Ama şu anda öyle bir şey söz konusu değildir. Ama bize bir sorumluluk düşerse, bir teklif geldiğinde de eğer bunun ülke için Giresun için elzem olduğunu düşündüğümüz anda sorumluluktan kaçamayız."
AKP´nin 3 dönem üst üste iktidarda kalmasını ve oy oranını arttırmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
"AKP´nin üç dönem üst üste iktidar olması Türkiye Cumhuriyeti tarihinin siyasetteki en önemli olgularından biridir. Görmezden gelmeye imkân ve ihtimal yoktur. Bu üç dönem üst üste iktidara gelmenin de tabi kendi içinde bir takım çok özel yanları da vardır. İlk iktidarları % 34 ile Türkiye´de belki 20-30 tane partinin seçime girdiği bir dönemde % 34 ile gelmesi AKP´nin çok büyük bir gücüdür. Ama ilk dönem benim açımdan Türkiye´de AKP iktidarının muktedir olamadığı bir dönemdir. Türkiye´yi belki de sonraki sürece hazırlamak için zemin hazırlandığı bir dönemdir. Ama 2. ve 3. dönem olsun gaza basarak daha muktedir iktidar olma yolunda çok önemli adımlar attılar. Şu anda Türkiye´deki iktidar, muktedir bir iktidar. İstediğini yapabilecek kudrette bir iktidar görünümünde. Ve oyunu da sürekli arttırarak gidiyorlar. Benim algıladığım anlamda çok büyük ve çok derin bir siyaset yapılıyor. Bu çapta bir siyaset, bu çapta bir siyasi parti, bu çapta bir siyasi lider olmadan iktidarın normal yollardan el değiştirmesine ben kısa vadede imkân ve ihtimal görmüyorum. Dolayısıyla muhalefetin mevcut iktidardan iktidarı alabilmesi için bu çapta büyük bir siyaset üretmesi ve tabi bu çapta da bir liderle mevcut iktidara alternatif olarak ortaya çıkması elzemdir."
Türkiye´nin son dönemde izlediği dış politikasını-Arap baharı ve Somali´deki tavrı bağlamında nasıl değerlendiriyorsunuz?
"Dış politikamız rahmetli Turgut Özal´la başlayan-Özal´dan sonra içe dönen, kesintiye uğrayan-bu ülkenin büyük geçmişine de denk düşen emperyal bir vizyona ve hamleye dönüşüyor. İçe dönük, depresif, savunmacı bir ülke olmaktan, dışa dönük aktif, inisiyatif alan, değiştirici ve dönüştürücü bir vizyona ve hamleye kapı açıyor. Arap baharı diye adlandırılan bu yeni kaos döneminin nereye evrileceğini kestirmek kolay değil. Bu kaos döneminin mimarı bana göre halklar değil, bundan daha büyük faydalar planlayan dünyadaki egemen güçlerdir. Bu nedenle Türkiye bu dönemden yara almadan çıkmayı başarmalı. Bu zoka Türkiye´ye de yutturulmak istenecektir-Özellikle Kürt meselesi, dini ve etnik yapılar üzerinden-egemen güçler tarafından.
Somali´de yaşanan insanlık trajedisi konusunda Türkiye´nin tavrını büyük geçmişine selam verir nitelikte değerlendiriyorum. Bu konuda Türkiye ?insanlığın amiral gemisi? gibi hareket ediyor."
Giresun´un siyasi tablodaki fotoğrafını nasıl görüyorsunuz, çözüm önerileriniz nedir?
"Giresun´un çözüm bekleyen çok sorunu var. Giresun özellikle 1980´den beri hem siyaseten hem ekonomik olarak sürekli kan kaybeden bir şehir görünümünde. 2 yanı başında ki bir tarafta Trabzon bir tarafta Ordu´ya karşı sürekli avantaj kaybeden, sürekli geriye düşen bir şehir. İki kent arasında adeta sıkışmış durumda. Şu anda ki Giresun´un genel tablosu bu. Özellikle kentlerin gelişmesinde Türkiye´de çok önemli bir faktör siyaset! Giresun siyaseti 1980´den sonra nitelikli siyasetçi çıkarmakta zorlandı. Buna karşılık Ordu ve Trabzon siyaseti toplumu, şehri, önemli siyasetçileri kendi önlerine çıkardılar. Dolayısıyla kendi gelişmelerinde bu iki ilin siyaseti ve siyasetçileri önemli rol oynadı. 80 sonrası siyasetinde Ordu neredeyse her dönem bir veya iki bakan çıkardı. Giresun´un elle tutulur bir tane bakanı yoktur. Giresun´un tek bakanı niteliğinde gözüken Burhan Kara´dır. Dolayısıyla Giresun 80 sonrası nitelikli siyasetçi çıkaramamanın getirdiği faturaları ağır ödemiştir. Bunun bana göre 2 istisnası vardır. Bir tanesi siyasette bence parlak bir aktör olan Dr. Ergun Özdemir´dir. Sayın Özdemir Giresun´a, Giresun´un tepesi aşağı gidişine aslında kısmen dur diyebilmiştir ama tersine çevirememiştir. Bunun ikinci istisnası olabilecek konumdaki siyasetçi ise Ak Parti Grup Başkanvekili de olan Nurettin Canikli´dir. Ama Nurettin Canikli de özellikle Giresun içindeki çatışmaların ve çekişmelerin tarafı konumuna zaman zaman düştüğü için aslında kendi gücünü hizmet olarak Giresun´a tam anlamıyla yansıtamamıştır. 3 dönemde Başbakan Erdoğan Türk siyasetine nasıl damgasını vurduysa, sayın Canikli de Giresun siyasetine damgasını vurmuştur. Bu dönemde Giresun´un önünü açacak, Giresun´u sıçratacak temel bir takım yatırımları hayata geçirmesini umuyorum. Ama yine Nurettin Canikli´nin bu konuda, özellikle Giresun´un teşkilat ayağında kendini asiste edecek güçlü bir ekibin olduğuna inanmıyorum. AKP´nin Giresun ayağının hizmet ve proje üretmekte yetersiz kaldığını düşünüyorum. Umarım bu konulardaki zaaflarını da giderip Giresun´a en azından 3. dönemde büyük hizmetleri getirirler ve Giresun tarihine de altın harflerle isimlerini yazdırırlar."
Giresun´un gelişmesi yönünde neler yapılmalı, önerileriniz nedir?
"Tabi Giresun´un gelişmesi yönünde öncelikle bir kent kimliğinin olması lazım. Yani bu kentin bir kimliği ve kişiliği olmalı. Giresun´un bir kimlik problemi var. Bu kent neyle gelişecek. Önce temel doneler belirlenmeli. Rastgele her yatırımın geldiği bir kent değil, büyük planların yapıldığı ve o planlar doğrultusunda yatırımların yapılabileceği bir kent kimliğine kavuşturulmalı. Önce bu şehre, bu kente kimlik kazandırılmalı. Bence kimliğin en önemli öğelerinden bir tanesi fındık ve fındık türevi olan fındık mamullerinin üretildiği tesislerin, alt yapıların oluşturulması. İkincisi tabi buranın bir turizm şehri olma potansiyeli; özellikle yayla ve deniz turizmini iç içe sunabileceği bir altyapı çalışması yapılmalıdır. Ama bu yetmez diğer altyapı hizmetlerinin de geliştirilmesi lazım. Diğer ta-raftan üniversite kenti; üniversite daha da geliştirilebilir o anlamda marka bir üniversite haline getirilebilir. Bu konuda özel sektörden de fayda sağlanılabilir. Yani bir özel üniversitenin Bahçeşehir Üniversitesi var mesela; Giresunlu sahibi... Onlardan da profesyonel destek alınarak üniversitenin daha ileri bir aşamaya götürülmesi sağlanabilir. Bunun dışında bir kongre kenti haline getirilebilir. Bir sağlık kenti haline getirilebilir. Büyük sağlık kompleksleri oluşturularak Giresun´a yeni bir kimlik kazandırılabilir. Bunun için de havaalanı elzemdir, havaalanı hamlesi önemli bir adımdır. Ama bu saatten sonra devletin büyük fabrikaları buraya kurmasını beklemek doğru değil. Artık dönem o dönem değil. Ama devletin alt yapıyı hazırlayıp daha yönlendirici, teşvik edici konumda olması, özel sektörün Giresun´a gelmesi sağlanmalı ve özel sektöründe önü açılmalıdır."
Son olarak şunu sormak istiyorum; elinizde sihirli bir değnek olsaydı Giresun´da neleri değiştirmek isterdiniz?
"Elimde sihirli bir değnek olsaydı Giresun´u kimliğini ve kişiliğini kaybetmiş bir kent görünümünden kurtarmak isterdim. 1920´li yıllardaki milli mücadele döneminin ruhunu verecek bir anlayışı Giresun´a yeniden getirmek isterdim. Çünkü, milli mücadelenin çok önemli bir aktörü bu şehir. Milli mücadelede elde edilen bütün kazanımların 1980´e kadar adeta meyvesini yemiş bu şehir. Ama 1980´den sonra Giresun bu ruhunu, kişiliğini, kimliğini kaybetti. Kendi içinde sürekli çatışan, enerjisini kendi içindeki çatışmayla tüketen, hem siyasette hem diğer alanlarda kendiyle kavga eden bir şehir görünümünde. Öncelikle bu anlayışı değiştirirdim. Kendi içerisinde bir bütün fakat dışarıya karşı savaşan, milli mücadeledeki savaşçı ruhunu bu şehre sihirli bir değnekle getirmek isterdim."
Bize zaman ayırdığınız ve sorularımızı içtenlikle yanıtladığınız için teşekkür ediyor, başarıları diliyoruz..
"Ben de sizlere yayın hayatınızda başarılar diliyorum. Bu vesile ile tüm Giresunlular´a selam ve sevgilerimi ?sunuyorum."